28 Temmuz 2012 Cumartesi
Küçükçekmece Genel Bilgi
Yazı Boyutu






İlçe topraklarını Sazlıdere, Nakkaşdere sulamakta olup, bu akarsular Küçükçekmece Gölü'ne dökülürler. İlçeye ismini de veren Küçükçekmece Gölü 16 km2 yüzölçümüne sahip olup, güney kıyılarının derinliği 20 m.dir. Küçükçekmece Gölü; son jeolojik dönemdeki buzullaşmanın erimesiyle, denizlerin seviyelerinin yükselmeleri sonucu, Çanakkale Boğazı'nın yarılarak Marmara Çukurunu oluşturması ve denizin buraya dolması ile eski vadi ağızlarında koylar oluşmuş, zamanla bu koylar kıyı kordonuyla kaplanarak lagün gölü haline dönüşmüştür. Çevresinde eosengre ve kalkerleri ile üst miyosen kum marn ve kalkerleri bulunan Küçükçekmece Gölü, doğusunda Nakkaş Deresi, batısında Eşkinoz Deresi ve bunlar arasındaki Sazlıdereden beslenmektedir.

İlçenin ekonomisi sanayii ve ticarete dayalıdır. Kısıtlı oranda da tarım yapılan ilçede sanayiinin gelişmesi tarımın önemini yitirmesine neden olmuştur. Küçükçekmece'de bir çok işyeri bulunmaktadır. Göl kenarında turizme yönelik restoranlar vardır.
İstanbul'un çevresinin doğal oluşumunu jeomorfolojik özelliklerini taşıyan Yarımburgaz Mağarası, XIX.yüzyılın ortalarından itibaren tanınmaktadır. İlk defa 1960 yıllarında Ord.Prof.Şevket Aziz Kansu burada kazılar yapmış ve Paleolitik Çağa ait taş ve hayvan kemiklerinin yanı sıra, başka yerlerde pek bilinmeyen siyah renkli çanak çömlek parçaları bulmuştur. Yarımburgaz Mağaraları oluşum bakımından olduğu kadar, arkeolojik açıdan da karmaşık bir yapıya sahiptir. Birbirlerine rampa ile bağlanmış altı ve üst mağaraların yanı sıra manastır kompleksi, kaya resimleri ve sarkıtları ile tanınmıştır. Bu bölgede 1975 yılından sonra İstanbul Üniversitesi'nden Prof.Dr. Mehmet Özdoğan kazı yapmaya başlamıştır. Bu çalışmalar sonucunda Kalkolitik döneme ait çanak çömlek parçaları, Alt Paleolitik Döneme ait taş aletler bulunmuşsa da bunların tabakalanma içerisindeki yerleri tam olarak belirlenememiştir. 1986 yılında yapılan kazılar sonucunda bu mağaranın Helenistik dönemden itibaren dini amaçlı olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Mağaranın dışındaki bazilika türü bir mabedin kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Mağarada çok sayıda çanak çömlek ele geçmiştir. Bu mağaradaki buluntular son derece iyi korunmuş olup, ilk insanların Avrupa'ya geçiş yolu üzerinde bulunması yönünden de önem taşımaktadır. Ayrıca İstanbul bölgesinde son birkaç yüz bin yıl içinde oluşan doğal çevre değişimlerinin burada görülmesi Yarımburgaz Mağaralarını bölgeyi belgeleyen bir arşiv niteliğine sokmuştur.

M.Ö II. Yüzyıla ait kaynaklarda Rhegion'un ismi geçmektedir. Roma İmparatorluğu'nun en önemli yollarından biri olan Bizans'ı Avrupa'ya bağlayan Via Egnetia, Rhegion'dan geçmektedir. Bugünkü Küçükçekmece'nin bulunduğu yerde, ya da bir bölümünde kurulmuş olan en eski yerleşimin, Bathonea olduğu sanılmaktadır. Roma İmparatorluğuna bağlı bir mahalle olan Bathonea'nın yeri tam olarak saptanmamış olsa da yapılan araştırmalar, Küçükçekmece sınırları içinde olduğunu göstermektedir. Ancak Roma İmparatorluğu'nun dağılmasıyla Doğu Roma'nın merkezi olan Bizans'ın önemi gittikçe artmış, Hıristiyanlığın saray tarafından da benimsenmesiyle, çevresi da gelişmeye başlamıştır. Bugünkü Küçükçekmece'nin yüksek kesimlerinde Rhegion kentinin bulunduğu bilinmektedir.



Bizans İmparatorluğu'nun son dönemlerinde İmparator ile Andronikoslar arasındaki iktidar mücadelesinde, Rhegion'un ismi Bizans tarihinde sıkça geçtiği görülmektedir.II. Andronikos 1327'de torunu ile bir uzlaşmaya varmak için Rhegion'a bazı adamlarını göndererek onun burada yargılanmasını istemiştir. Bu tarihi olay XI V, yüzyıl başlarında Rhegion'un henüz önemini korumakta olduğunu göstermektedir. Ne var ki, kısa bir süre sonra Bizans İmparatorluğu'nun son yıllarında Rhegion önemsiz bir köyden ibaretti. Köprüsü ise iyice yıkılmıştır.
Rhegion'da İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Aziz Ogan ve Dr.Arif Müfit Mansel tarafından 1938-1941 yıllarında kazılar yapılmıştır. Bu kazılar sonucunda şehrin akropolünde MS.5.-6.yüzyıllara ait etrafı surlarla çevrili bir saray ve onun müştemilat binaları ortaya çıkarılmıştır. Batıda 150 m. Uzunluğunda, 3 m. Genişliğinde olan bu sur duvarları payandalarla güçlendirilmiş ve aynı zamanda da teras görevini üstlenmiştir. Duvarlar kentin güneyinde, 50 m. Uzunluğunda ve 2 m. genişliğinde olmak üzere devam etmiş ve bir kule ile sona ermiştir. Surlarla çevrili alan içerisinde ortaya çıkan yapılar avlulu olup, hamamlara, kiliselere rastlanmıştır. Bu yerleşim birkaç kez tahrip olduktan sonra yeniden onarılarak kullanılmıştır. Burada ortaya çıkarılan saray yapısı o zamana kadar çok az tanınan Bizans sivil mimarisinin aydınlatılabilmesi yönünden büyük önem taşımaktadır.

İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet, Rhegion Köprüsünü tamir ettirmiştir. Ayrıca bu yolun çevresinde konaklama yerleri yaptırmıştır. Böylece Rhegion İstanbul'u Batıya bağlayan kervan yolunun menzil yeri olmuş ve yeniden önem kazanmıştır. Osmanlı döneminde Rhegion eski kalıntıların bulunduğu tepe yerine, gölün kıyısındaki düzlükte yeniden kurulmuştur. Buradaki Küçükçekmece (Rhegion) Köprüsü Büyükçekmece Köprüsünden daha küçük olup, menzil konumunda olmasından ötürü özel bir durumu bulunuyordu. Bu yüzden de köprünün yanı başında küçük tamirler yapan bir ekibin bulunduğu arşiv belgelerinden öğrenilmektedir.

Evliya Çelebi Küçükçekmece'yi anlatırken kalesinin çok harap olduğunu, kasabanın altı yüz evli, bağların ve bahçelerin bulunduğunu belirttikten sonra, Tuna'dan gelen Morina, Mersin balıklarından söz etmektedir. Osmanlı İmparatorluğu'nun bölgedeki egemenliğinin arttığı bu dönemlerde Küçükçekmece'yi koruyan, İstanbul'un da ön karakolu niteliğindeki kalesinin önemi kaybolmuştur. Bu yüzden bu kale kendi haline bırakılmış ve zamanla yıkılmıştır

Küçükçekmece yakınlarındaki Ayamama Çiftliğinde 1847 yılında açılan ziraat okulu kısa bir süre sonra kapanmış, 1889'da daha da genişletilerek öğretime başlamıştır. Bu okul Küçükçekmece çevresindeki en eski eğitim müessesesidir. Osmanlının son döneminde Küçükçekmece Gölü'nün etrafında bulunan çiftliklerden, günümüze hiçbirisi gelememiş olup buralar yerleşime açılmıştır. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Yunanistan'a giden Rum halkının yerine Yunanistan'dan gelen göçmenler yerleştirilmiştir. Daha önceki tarihlerde de Balkan Savaşı sırasında Balkanlardan buraya göçler olmuştur.

İlçede günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Yarımburgaz Mağaraları, Aziz Teodoros Kilisesinin zemin kalıntıları, Sultan II.Mahmut dönemi Şamlar Bendi (1826-1828), Azatlı Baruthanesi, Fatih döneminde yapıldığı sanılan Çarşı (Fatih) Camisi, Tekke Camisi (1526), Abdüsselam Bey Türbesi, Abdüsselam Çelebi Çeşmesi (1795-1796), Kethüda Mustafa Ağa Çeşmesi (1538), Tuğralı Çeşme (1642), Maslak Çeşme Sarnıcı , Rum Hamam Kalıntıları, Şamlar Köyü Camisi, Ayazma Kuyusu, Halkalı Ziraat Mektebi, Küçükçekmece Mimar Sinan Köprüsü (XV.XVI.yüzyıl), Hasanoğlan Deresi Köprü Kalıntıları, Altınşehir Sazlıdere Köprüsü, Kibrit Fabrikası (XIX.yüzyıl), Ayamama Deresi Üzerindeki Köprü (Papaz Köprüsü) bulunmaktadır.
Kenthaber Kültür Kurulu
Fotoğraflar, www.kucukcekmece.gov.tr adresinden alınmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)